28 Ocak 2020 Salı

SEFİRİN KIZI 7. BÖLÜM FULL İZLE | GEDİZ & NARE ARASINDA İPLER KOPUYOR MU !?

SEFİRİN KIZI 6. BÖLÜMDE NELER OLDU? ___________________________________ Sancar “Ortaklık devam, sadıçlık tamam” der ama kader gülüp geçer Sancar’ın bu ayrılık kararına. Kadere bakılırsa, iki sadıç bir koğuşta yan yana yıllar geçireceklerdir. Sefirin oyunu yüzünden ayrılamayan sadıçların ise hapse girmeden önce yapacakları son bir ortaklık vardır; Nare’ye saldıranları bulmak. Ona bunu yapanların cezasını kesene kadar gözleri ne ailelerini görür, ne de hapiste geçirecekleri yılları. Sancar ve Gediz’in tüm mal varlıklarına el konulunca, Efeoğlu ailesi konağı kaybeder. Halisefe, beslemeyken hep baş eğdiği konaktan, yine başı eğik çıkar. Üstelik Nare ile aynı çatı altında yaşamak ve o kızın yaralı yüzüne bakmak zorunda kalır. Bizzat neden olduğu yaraların olduğu yüze. Nare ise bir yandan yaşadığı saldırının travmasıyla savaşırken bir yandan kendini Sadıçların yokluğunda onlara yardım etmeye adar. Çünkü o sevdiklerinin suçsuzluğuna tüm kalbiyle inanmaktadır. ___________________________________ Sefirin Kızı 7. Yeni Bölüm fragmanı yayında ! ____________________________________________ Sefirin Kızı yeni bölüm fragmanında neler oluyor?Pazartesi günlerinin sevilen dizisi Sefirin Kızı yeni bölüm fragmanı son bölümün bitmesi üzerine aratılmaya başladı. Star Tv ekranlarında yayınlanan ve oyuncu kadrosunda Engin Akyürek, Neslihan Atagül Doğulu ve Uraz Kaygılaroğlu gibi isimlerin paylaştığı Sefirin Kızı dizisi her bölümüyle izleyicilerini ekran başına kilitliyor. Dizinin son bölümde Sancar ve Gediz hapse giriyor. Sadıçların tüm mal varlıklarına el konulurken, Efeoğlu ailesi de konağı terk etmek zorunda kalıyor. Sefirin Kızı 7. yeni bölüm fragmanı ve son bölüm özetine haberimiz içerisinden ulaşabilirsiniz.

16 Haziran 2017 Cuma

Çin - Türkiye Voleybol Maçı ( ilk set 43-41 ) dünya rekoru

Çin ve Türkiye voleybol maçı oynarken mac ne zaman bitecek diye beklemeye başladım , bu beklemem tam tamına 46 dakika sürdü , inanılmaz bir maçtı bu. Çin servis kullanıyor Türkiye karşılıyor , Türkiye kullanıyor , Çin karşılıyor , bir an maç hiç bitmeyecek sanmıştım :) Çin tam tamına 13 kez set sayısı şansını değerlendiremedi, buna karşılık Türkiye de 6 set sayısı şansından yararlanamadı. Araştırma yapıp bir sonuç bulamadığım halde , bu bence bir dünya rekoruydu. Bu maçın dünya literatürüne geçeceğine eminim. Set biter bitmez bu yazıyı yazdığım için , heralde bu rekor kırılan maçın ilk yorumcusu olma şansı da bana ait 😊 İşin ilginç yanı , ikinci sette aynı şekilde devam ediyor , şu sıralar 7-6 skor. Her setin 45 dakika oynadığını bir Düşünsenize 😊 Dünyanın en geç biten voleybol maçı olması garanti olur heralde. Voleybolcuların daha ilk sette analarından emdikleri süt burunlarından gelmiş gibi , yorgunluktan ölüyorlar. Maç henüz devam ederken yazdığım bu yazı da , Milli Takımımıza , rekor kırılacağı belli olan bu maçta mutlak galibiyet diliyorum

5 Şubat 2016 Cuma

KADINA ŞİDDET : ŞEYTANIN 3 BAŞLI DEMİR KAZIĞI

Kadına şiddet nedir arkadaş yahu ? Bedenen : O zayıf , o güçsüz , o çelimsiz kadına vursan ne olur be aciz ! Ha sabit bir cisime vurmuşsun ha kadına o sana ne yapabilir ki ? Sen erkeksin... Her erkek adamdır diye birşey yok. Zaten erkek doğmuşsun ama adam ol adam olarak öl ! Maharet kadına vurmakta değil , gözün yiyorsa çık bir boksörün karşısına da yüreğini görelim ! Kadına tecavüz nedir yaa ? Be şerefsiz bilmem şu sözü bilir misin : Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır. O kadının zorla ırzına geçeceğine insan gibi konuşsan belki senden etkilenecek ! Kadını öldürmek nedir yahuu ??? Allah kadınları biz erkekler için yaratmış. Sen yüce yaratıcı Allah'ın sana verdiği bu hediyeyi , nasıl yok edersin ? Onun canını nasıl alırsın ? Allah sana kadını oyuncak olarak değil , bir çiçek olarak hediye etmiştir. Nasıl bir hediye olursa olsun : O oyuncağı kıramaz ! O çiçeği koparmayı bırak solduramazsın ! Soldurursan eğer öbür tarafta Şeytan ve 3 başlı demir kazığıyla başbaşa kalacaksın bilmem anlatabildim mi ? Seçim senin... :)

4 Şubat 2016 Perşembe

BİR MEKTUP YAZDIM DERİNDEN...

Hayallerimiz ertelendi yarına  Yalnız adam yine yalnız başına  Yılların tecrübesini kazandım  Girip takıldığım ortamlarda.  Bi nefes dumana düşman olanların  Façasını aldılar bir anda.  Harman kalınca sağa sola sataşanların  biter derdi köşebaşında.  Yüksek dozda maddeler kanımda,  Bugün kafam yine zirvede usta.  Sizin dışladığınız o gencin,  hayalleri şuan 20 yaşında.  Benim mahallemde cinayet var.  Bilmezdim bunları görene kadar.  Sakinim gelir memurlar  Belkide bizleri boş yere kovalar.  Beni bana yazacak adamı tanyosan eğer,  O adamı bulabilecek adamı göster.  Yine bana acıyacak olanı biliyosan  Yüzüme bakıp gülme birader.  Biz sokakların efendisi olarak,  Akıp giden bu hayatı izleyen  Gel bi nefes sende çek be dostum  Güzellik olsun buda bizden.  Yalnışa karşı yalnış düşünmeyi beceremedim. Sana bunu çeviremedim  Söylenecek çok söz varken  Henüz ben daha sözümü bitiremedim.  Yine geldim anne yardım et,  Demek kadar uzaktı belki sözlerim  Sinirlerime hakim oldum artık.  Bu yüzden kafam düşüştedir.  Saklı bu düşleri saklarken,  Bedenim acılara saplandı.  Bugün herşey sonsuza ermişken,  Bedenim boş yere haklandı.  Vede bulutum güneşimi kesmişken  Bedenim uçuruma yaklaştı  Bugün herşey dumanla bitmişken  Yeniden herşeye katlandım.

3 Şubat 2016 Çarşamba

" GÖLGELER IŞIK OLUNCA "

Zaman ve mekân bilinmezken bilecek ve hissedecek hiçbir şey yokmuş; çünkü her yer karanlıkmış. Sonra aniden bir ses duymuş sanki yüreğinden gelen; kelimeleri en saf ve içten duygular olan… - İster misin sana gözler verip varlık âlemlerini göstereyim?  O gölge adam hemen anlayamamış çekinerek demiş ki: - Ancak sen bildirirsen bilebilirim var olmak ne demekmiş ruhumu adını koyamadığım bir sevinçle aydınlanmış hissediyorum. Deyiverir hal diliyle kendi iç sesiymişse güçlü olan bu varlık ve yokluk âlemlerini kuşatmış olan zata minnet dolar. El yordamıyla yüzünü arar öpmek için ve yüzünü sürmek için… Fakat o da ne! Birden gölge adam kuvvetli bir çekilişle dev bir hortumun içine düşer ve dönerek savrulmaya başlar. Sonra akılların almayacağı bir ışık; tarifsiz bir enerji ismi konulmamış anlamlardan ibaret ruhunu yakalayıverir. Gözlerini açtığında bir bulutun içinde her yanından büyük bir gürültüyle akıp durmakta olan yıldırımları görür. İlk kez karşılaştığı bu olay karşısında son derece heyecanlanır. Artık varlık âleminde bir gözdür bedeni olmayan. Birden kendini gökten yere düşmekte olan bir yağmur damlasının içinde bulur. Her yer ışık olunca kendisine verilmiş yepyeni gözleri kamaşır. Bir gökkuşağından aşağı doğru kaymakta içi türlü renklere bürünmektedir. En sonunda siyah derin bir kuyuya düşer.  Bir bakar ki kuyuda kendi gibi olan pek çok arkadaşının yanındadır. Burada kendisi gibi yüzlerce damlanın içine gizlenmiş eskiden sonsuz boşlukta gölge olan dostlarını görür. Hepsine gözler verilmiştir. İçleri kıpır kıpır bir o yana bir bu yana zıplayıp dururlar. Işığın ve kayganlığın coşkusunu çıkarırlar sudan ellerini birbirlerine vurarak oyun oynarlar.  Çok geçmeden bir kova atılır kuyuya ve çekilir yukarı doğru. Sonra tertemiz bir bardağa konup içilir bizim gölge adam. Ve yeniden karanlıkların içine düşer. Büyük bir çalkantı ve sele kapılır. Korkarak eskiden içinde duyduğu o sese yalvarır hal diliyle.  - Ey beni karanlıktan aydınlığa çıkaran bana su damlasından bir beden veren! Çevremde ne oluyor bilmiyorum. Muhteşem bir âlemde idim arkadaşlarımla coşku içinde oynuyordum fakat birden bu karanlık yere düştüm.  O ses: - Seni yeniden karanlıktan aydınlığa çıkarayım bu sefer eskiden verdiğimin bin mislini vereyim mi ?  Gölge Adam: - Sen ne cömert ve iyisin. Ne sevgilisin. Fakat bu nasıl olacak çıkış yolu görünmüyor ki O ses - Sana bir at vereceğim öyle ki yüz binlerce at içinden en güçlüsü senin olacak ve seni nimetlerin kaynağına taşıyacak.  Gölge Adam - Fakat ben sahipsiz kalırsam sen vermezsen öğretmezsen ben nasıl bilirim? O ses; - Seni buraya biz ulaştırdık geriside bizim yapacağımız bir iştir. Çıkınca nimet yurdunda bir melek göreceksin. Merak ettiklerini ona sorabilirsin. O seni canı pahasına her şeyden koruyacak sana eminlik verecek ve asla terk etmeyecek. Gölge Adam; - Onu nasıl tanırım nasıl bulurum? O ses; - O seni bulur merak etme. Biz o şerefli ve şefkat dolu meleği senin hizmetine vereceğiz ve seni hazırlayacağız bir müddet. Sen o meleğe anne dersin. Bu onun hoşuna gider ve başka bir şey de istemez ödül olarak.  Gölge adam bu sözlerin coşkusuyla karanlıktan gelen o duygulu sese aşık olur ve tutmak için eteğini arar yüzünü yüzüne sürmek ve ağlamak için ellerini karanlıkta uzatır. Tam bu anda milyonlarca atın bulunduğu cıvıl cıvıl bir âleme düşer. İçlerinden en güçlü ve güzel olanı seçer. Üzerine oturur ve hızla hareket etmeye başlar suyun içinde. Ata der ki sevinç ve şaşkınlık içinde; - Sende nasıl bir şeysin böyle. At; - Ben sana bu âlemde hizmet etmekle görevlendirilmiş sadık hizmetçilerinden biriyim Gölge Adam - Peki bu heybendeki türlü araçlar cihazlar nedir ? At; - Bunlar sen o âleme geçince senin koşmanı görmeni ve duymanı vs binlerce şeyi istediğin gibi yapmana yarayacak hizmetçiler olacak. Hem öyle ki bunlara emir verip bağırmana da gerek kalmayacak. Düşünsen hemen yapacaklar. Bazıları ise sen bilmediğin ve görmediğin halde sana gizli gizli ve görünmeden hizmet edecekler içinde ve dışında. O karanlıkta sana duygularınla hitap eden ses hepsini sana boyun eğdirdi. Onlar asla karşı çıkamayacaklar. Gittiğin âlemde sana hizmetçi olmuş milyon hizmitçiyle karşılaşacaksın.  Ata binmiş gölge adam ağlamaya başlar. - Ey karanlıkların ve aydınlıkların sahibi kendine aşık ettin. Yüreğimi kanat çırpan bin bir kuşla doldurup mutlu ettin. Yemin olsun seni asla unutmayacağım ve her adımda seni hatırlayıp adını anacağım. Verdiklerini herkese ve tüm dostlarıma anlatacağım. Sana hep şükran ve sadakat içinde olacağım… O bu sözleri bir ilahi gibi söylerken dans edip kuyruklarını bir o yana bir buyana savurarak o âleme geçiş için gölge adamı uğurladılar.  At dev bir tünelde kolayca yol aldı ve en sonunda bir eve geldiler. Büyük bir küreyi andıran kırmızı renkli bir sığınma yeri idi. At dedi ki ; - Bu uzun bir yolculuk bir süre burada dinlen. Sana gökten nimet yağacak yakında. Suyun yemeğin hep hazır gelecek önüne. Isınman için ateş yakacaklar. Seni sarsmayan bir tahtta taşıyacaklar yumuşak döşekler içinde. Her şeyin düşünülecek. Sen o âleme ulaşacaksın.  Gölge adam kendini tutamayıp tekrar ellerini göklere kaldırdı. Dedi ki ; - Ben ne yaptım bunların karşılığı nedir ey kalbimde güçlü hislerle bana hitap eden en güzel ses ! O ses; - Sen bir şey yapmadın. Fakat ben yoktan var edenim. Senden bir tek şey istiyorum.  Gölge Adam: - Nedir o lütfen söyle lütfen !  O ses: - Beni tüm kalbinle sev yeter ! Bu hitap ve güzellik karşısında dili tutuldu. Konuşamaz oldu. Kendinden geçip savruldu.  Sonra O ses göklere yöneldi ve tüm varlığa seslendi. - Ey kainat şahit ol aramızda ki aşka. Şahit ol ki onu ben aşkım için yarattım. Ne zaman aşık olsa onu hemen mutlu ediniz. Ne zaman aşka inansa ona güç veriniz. Ne zaman aşkı için ağlasa gözyaşlarıyla ve ilham rüzgarlarıyla onu serinletiniz. Fakat kalbi katılaşırda aşkı unutursa o zaman ona bütün kainatı dar edeniz. Beni unutursa ona sıkıntı veriniz. Ta ki beni yeniden hatırlasın ve gerçek sevgilisine dönsün. Ben beni tercih edeni tüm kainata tercih ederim. Neden sonra küçücük ve sevimli bir bebeğin içinde kendine geldi gölge adam. Bir sıvının içinde salınıp duruyordu. Orada bir müddet dinlendi ve başından geçenleri hiç sarsılmadan usul hareketlerle yumuşak tahtında geziyordu.  İyice güçlendi ve büyüdü. Ellerini ve ayaklarını kendine birer hizmetçi olarak sunulmuş şekilde gördü. İçinde ise gittikçe gelişen binlerce akıllı cihaz köle ve kıymetli eşya vardı.  Bir gün yüzünü döndüğü duvara büyük bir ışık vurdu. Annesi evlerinin bahçesinde güneşe karşı oturmuş ve karnına bakıyordu sevgiyle gülümseyerek elbisesinin birkaç düğmesini çözüp önünü hafifçe aralamıştı. Gölge adam baktı ki pembe bir ışık dünyasına doğmuş”bu ne güzel şey” dedi ve o da gülümsedi. Gözleri kamaşmıştı. “Dışarısı yani nimetler yurdu ne kadar güzel olmalı. Karanlıkların sahibi kim bilir bana ne güzel bir âlem hazırladı” diye düşündü.  Annesi güneş ışıklarının içine dolduğu karnının üzerine elini koyup usulca gezdirmeye başladı.  Gölge adam anne elinin değdiği yere dokunmuştu. Annesi bunu hissetti ve ; - Aaaaa dedi gülerek ve eşine baktı. Tekme attı galiba. Baba: - Yaaa mamalar ciciler alıp sırtımızda gezdireceğiz. Sana bu âlemi ve güzelliklerini öğreteceğiz ?  Sanki gölge adam bunları duyuyordu. Anlamadı sesleri ama duygularını hissetti içinde tertemiz yeni et bağlamış kalbinde. Gülümsedi elini duvara bebekçe sürerek. Dedi ki; - Ey âlemlerin sahibinin bana armağan ettiği melekler sizi çok seviyorum. Sizi hiç üzmeyeceğim. Ve canımdan çok seveceğim. Bende size hizmet için elimden geleni yapacağım vefa borcumu ödemek için elimden gelen gayreti göstereceğim. O sesi mahcup etmeyeceğim. Babası dedi ki ; - İnşallah oğlumuz Allah’ın kalbine yerleştirdiği fıtrata ters hareket etmez ve iyi bir insan olur.  Annesi ; - O kin gütmek ve Âlemlerin sahibine düşman olmak ona çirkin gelecek. Merak etme sen.  Babası: - Umarım bunu görür ve doğruyu seçer Aradan 9 uzun ay geçti ve bir gün bir deprem oldu. Dışarından acı dolu çığlıklar geliyordu. Gölge adam ne olduğunu anlayamadı ve telaşa kapıldı. Bildiği her şeyi unuttu ve dedi ki ; - Birazdan bana verilen bütün bu nimetler alınacak ve yok olacağım galiba. Bilinmez bir yere doğru çekilip götürülüyorum. Ve bu dünyayı terk ediyorum. Vahlar bana tüm kemiklerim birbirine geçti. Ölüm ne zormuş. Oysa bu âlem ne güzeldi.  Ve avazı çıktığı kadar bağırarak ağlamaya başladı. Az sonra gözlerini açtı tam yok oldum derken. Gözleri başka bir dünyaya açıldı. O da ne; Güzeller güzeli uzun saçlı ve mis kokulu bir melek onu yumuşacık kucağında tutuyor. Sevgi ve merhametle ona bakıp başını parmağı ile okşuyordu.Ağlaması dindi.  - Evet evet dedi bana vaadedilen yine doğru çıktı. Bu o melek olmalı. Beni her şeyden koruyup hizmet edecek mucizevi varlık. Her şeyin efendisinin bana armağanı. Tüm nazımı çekecek olan sevgili meleğim. Aradan yıllar geçti 15 yaşlarında çok güzel bir genç oldu. Yüzünden masumluk ve ışık akan. En güzel tabloları çatlatacak anlamların yüzünde dans ettiği bir meleğe dönüştü. Çünkü aşkını unutmamıştı. Ona bakanlar yüzünde aşkı görüyorlardı. Ve heyecanın kanat çırpışını ve tazeliğin yürekleri okşayışını... Aslında ona aşık olan herkes onu bin bir yoldan geçirerek bir geçiş âlemi kıymetinde olan şu dünyada su damlası iken sevgi dolu bir göz olarak şekil veren yaratıcısına aşık oluyordu. Ona düşman olanlar dahi onun eserlerini alkışlıyor ve onların peşine düşüyordu. Alıntı ile Cevapla  Hızlı Cevap Benzer Konular *Cehennem ateşi okumanızı mutlaka tavsiye ederim* Cehennem ateşi Benı cok etkılemıstı okurken sızıde etkılecegını umarak yazıorum... *emek (okumanızı tavsiye ederim)* emek RenkLerin ustası oLarak anıLan büyük bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamLamış. Büyük usta öğrencisini... *bir özgeçmiş ama normal deil okumanızı tavsiye ederim kırılacaksız* http://666kb.com/i/arb8otdvw6pajlbzt.jpg

2 Şubat 2016 Salı

İletişim konusunda Giyim Tarzı'nın Önemi Ve ANLATTIKLARI

Kıyafetler, insanların psikolojilerini ele veren unsurlardır. Karakter özelliklerinin de etkili olduğu giyinme unsurlarında, girişken mi, çekingen mi, hareketli mi, gergin bir kişilik mi, buna benzer durumları ortaya çıkmaktadır. Kıyafetler bizim yerimize konuşmakta, en gizli sırları ortaya koymaktadır. Kıyafetler, insanların bizlere baktığında verdiği ilk yargıyı oldukça önemli derecede etkilemektedir. Bu şekilde görsel bir iletişim aracı olarak açığa çıkmaktadır. İnsanlar, karşılarındaki kişilerin giyimleriyle karakterlerinin örtüştüğünü, ya da kişi karakter ve zevklerine göre giyim kuşamına yön verdiğini düşünürler. Bu, reel bir yargı olmamakla birlikte, yaşanan ve öğrenilen şartlanmalarla açığa çıkan yargılar olduğu unutulmamalıdır. Bu durumlar biz insanları yanlış yönlendirmelere ve yargılara yönlendirebilirken, bir yandan da zaman zaman içgüdüsel olarak doğruluk payı olabileceği durumlar olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Kıyafetler, bazı noktalarda iletişim aracı olarak kullanılır. Örneğin, değerlerimiz konusunda yönlendirici bir unsur olabilmektedir. Örneğin, iş görüşmesine giden bir kadının eteğinin boyuyla veya muhafazakâr bir giyim tarzıyla, kişiler üzerinde zihnimiz bir yargıya varmaktadır. Daha sonrasında, o kişinin hayattaki görevi üzerinde bir yargı oluşturmamızı sağlamaktadır. Örneğin, öğrenci mi, iş kadını mı, ev hanımı mı gibi yargılar oluştururuz. Bunların sonucunda da, yine zihnimiz, karşımızdaki insanın iş hayatında nasıl bir duruşu olduğuna veyahut sosyal açıdan nasıl bir çevreye sahip olduğuna dair bir izlenim oluşturmaktadır. Her daim topuklu ayakkabılara sahip olan ve saçları her zaman yapılı bir kadının, bazılarına göre oldukça bakımlı ve feminen bir yapısı olduğu, bazılarına göre kasıntı ve her daim tetikte tertip düzenli bir kadın olduğu izlenimi yaratabilir. Buna takiben, at kuyruğu yapılmış saçlara sahip bir kadın, rahatlığından ödün vermeyen bir kot, ayağında son derece rahat görünen bir spor ayakkabı, örneğin askılı bir tişört giymişse, rahatına düşkün, askılı giydiği için çok muhafazakâr olmadığı görüşüne varırız. Bununla birlikte, ya çalışan ama tatilde olan bir kadın, ya öğrenci ya da çalışmayan ev hanımı bir insan olduğu kanaatine varırız. Kırışık, ütüsüz, özensiz giyimli birini gördüğümüzde, hayatıyla ilgili detaylara takılmayan ve birçok şeyi önemsemeyen bir insan olduğunu düşünürüz. Ama bunun aksine, tamamen marka giyinmiş ve bu markaları başkalarının gözünün önünde olacak şekilde gösteren kişilerin ise, kendilerine özgüvensiz ve maddiyatla saygınlık kazanmaya çalışan bir kişi olduğuna karar veririz. Bir iş görüşmesinde çok dikkat çekici ve parlak bir kravat takan bir bey için, dikkatleri üzerinde toplamaya ihtiyacı olan biri olduğu şeklinde yorumlarız. Erkeklerin, özellikle iş açısından oldukça önemsedikleri kravat, saygınlığı ve özeni temsil etmektedir. Sorumluluk sahibi bir insan olduğu izlenimi yaratan kravat, insanların bakış açıları yönünden itibar oluşturmasıyla dikkat çekmektedir. Belki de bu nedenledir ki, özel gecelerde şık beyler kravatlarını düzgün bir şekilde bağlayarak daha özgüvenli bakarlar veyahut önemli bir iş görüşmesi açısından takım elbisenin kesinlikle vazgeçilmez en önemli aksesuarını oluşturur. Kıyafetlerin tarzlar kadar, renkleri de oldukça önemli bir konu teşkil etmektedir. Örneğin bir iş kadınını göz önünde canlandıralım. İki kadın ve aynı kademede yönetici olsunlar. Her koşulda birbirlerine üstünlükleri olmayan iki insan. Aynı takım elbiseyi giymişler, her şeyleriyle aynı görünüyorlar, fakat biri siyah klasik rengi tercih ederken diğeri aynı takımın bordo rengini giymeyi tercih ediyor. İki kadın arasında zihnimiz bir yargı oluştururken şu şekilde çalışır; biri siyah giyerek klasik görünümlü ve daha güven verici bir kadın izlenimindedir, diğeri ise, farklı olmayı seven, dikkatleri üzerine çekmeyi seven ve baskın bir karakterdeki kadın izlenimindedir. Ve bu yargıları, o kadınları hayatında ilk defa görmüş ve hiç tanımayan biri, gördüğü anda zihninin çalışmasıyla birlikte, o anda yargıları oluşturur. Renkler, bazen yetişme tarzlarını, insanların ruh hallerini, çalışılan sektörü bile anlatabilmektedir. Sektörlerden bahsederken, insanların çalıştıkları sektörler de giyim kuşamlarını etkilemekte son derece önemlidir. Örneğin, klasik giyimli ve alışılagelmiş bir takım elbise içinde sizinle gelen bir tasarımcı için, “ önce kendi için bir farklılık oluşturması gerekmez miydi” yargısını kurarız zihnimizde. Tabi ki her tasarımcı uçuk kaçık olmak zorunda değildir, fakat yine de bir farklılık ortaya koyması ve karşısındaki insanı cezbetmesi gerekir. Veya, çok önemli bir iş görüşmesine giden bir insanı gördüğümüzde, yırtık moda bir kot ve tişörtle gittiğini hayal ettiğinizde, yeterince özenli ve işi odaklı bir insan olmadığı izlenimine kapılırız. Hangi sektörde çalışılacaksa ona uygun giyim, en doğru sonucu ve bununla birlikte başarıyı getirir. Mesleğe ve ortamına göre klasik mi giyinilmeli, yoksa sporcu bir kişilik olarak mı gösterilmeli, vermek istenilen mesaj “otoriter mi, uyumlu mu, değişimlere açığım mı” olduğuna karar verilmeli ve ona göre tercihler yapılmalıdır. Bu şekilde, kıyafetler veya aksesuarların başarıları desteklediği de yaşanan birçok örnekle gösterilmiştir. Eğer kıyafetlerin ne demek istediğini bilirsek, doğru ve hedef noktaya ulaşmakta kolaylık sağlayacağı aşikârdır._________________________________________ * ""FACEBOOK * ""TWITTER * ""

Cezai ehliyeti olmayan "Katil Şizofren"

iki çift yeni evlenip balayına giderken yolları ıssız bir dağdan geçer. Hava kapkaranlık o gece ışık yok,ses yok sadece çiftin arabasının yanan farları ve arabanın teyibinde çalan garip bir radyo istasyonu eşlik ediyordu onlara . Bu sesizlik çiftin balayı heyecanı ile sohbetlere dökülüyor ve mutlu bir şekilde yolda ilerlerlerken birden tekerlek patlıyor.arabayı bir kenara çekiyor ve genç adam karısına arbada oturmasını,dışarının soğuk olduğunu söylüyor ve arabada kalmasını tembihliyor.adam o alaca karanlıkta bagajdan takım aletlerini alarak tekerleği bir gayret ile değiştirmeye çalışıyor.karısı arabnın içinde yarı uykuya daldığı anda arabanın üstünde garip darbe sesleri geldiğini farkediyor ama aldırmıyor.kocasının lastik değiştirdiğini zannetip sesin o bakımdan çıktığını sanarak uykusuna devam ediyor.  işte o an.işte o dehşet an. kadın uyandığında sabah olmuş ve arabanın içinde etrafında 2-3 tane polisin olduğunu görmüş.hemen arabadan çıkıp polise sormuş:  -memur bey burda ne oldu neden arabamızın etrafında toplandınız eşim nerde? dedi  polis ise:  -hanımefendi malesef eşinizi kaybettik.dedi  kadın:  -ama nasıl olur eşim arabanın tekerleğini değiştirmek için dışarıya çıktı  polis üzücü bir şekilde anlatarak:  -malesef kocanız öldü.anlatması çok zor ama yıllardır burada yaşayan bir akıl hastası(şizofren) bir adam tarafından boğazı kesilerek öldürüldü.ve arabanızın üstüne çıkıp kocanızın kopmuş kafasını tutarak sert darbeler ile arabaya vurmuş.  kadın bu olanlara inananamayarak uyumadan önceki arabanın tepesinden gelen darbe sesleri aklına gelmiş ve şok olmuş............ (Olay Sinop Türkeli'de Yaşanmıştır)